22 Temmuz 2014 Salı

İnterbus 8.Bölüm Pisa - Florensa

Fransa'dan İtalya'ya doğru giderken kahvaltımızı nerede yaptık dersiniz. Alp dağların eteğinde bir nehrin kenarında. Maalesef o muhteşem güzellikleri hakkıyla çekecek fotoğraf makinem yoktu.Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim size, o yolda sakın uyumayın.Böyle bir doğa güzelliğine çok nadir rastlarsınız.Sakın uyumayın :)



İtalya'daki ilk durağımız Pisa şehri. Burası şehir şehir olmasına ama bizim kasabalardan farkı yok gibi...
Buraya sadece ünlü  eğik Pisa kulesini görmeye gelirsiniz, o kadar.
O eğik kule normalde hemen yanı başında olan katedralin çan kulesi olarak inşa edilmiş.Zeminin yumuşaklığı yüzünden her yıl yavaş yavaş eğilmeye başlanmış. Artık yıkılmasından korkulduğundan dolayı 1990 - 2000 yılları arasında kapalı kalmış ve 20 milyon sterlin bir harcama ile 45 cm'lik bir düzleştirme çalışması yapılmış....

Dünya mirasına da alınan kuleyi görmek güzel, fotoğraflamak ayrı bir zevkli, hele ki o klasik pozlarınızdan verdiyseniz değmeyin keyfinize... :)

Şunu söylemeden geçmeyeceğim.Küçük çarşısından hediyelik eşya satan dükkanlar var sıra sıra. Burada Dükkanında Türk Bayrağı dalgalanan  çapulcu bir arkadaşımız var, nereli olduğunu hatırlayamadım şimdi.Gerçeği benim bunlar hep sahte deyip duruyordu ,he bir de param olsa da ben alsam falan diyordu :) Tabii amaç para kazanmak başka bir şey değil ama uğrayın sohbet edin eğlenceli eleman :)






Pisa'dan sonraki durağımız Floransa. Akşam saatlerinde vardığımız Floransa aklıma hemen Da vinci dizisi geliyor...Zamanın büyük Floransa cumhuriyeti he :) Şehir aşırı bakımlı ve temiz olmasa da  kendine has bir dokusu olduğu çok net.Tarih akıyor her tarafından .Şehrin özellikle ara sokaklarını gezerken hissediyorsunuz bunu.
Dediğim gibi geç saatlerde geldiğimiz için çok da gezemedik. Mamamiya adlı şirin bir restaurantta değişik soslu makarnalarımızla ekmeklerimizi yedikten sonra - ki belirtmek isterim ekmeği istemeden getirdiler ayrıca gene olarak makarnalar çok da başarılı değildi ve pahalıydı - ara sokaklarında dolaştıktan sonra yine biralarımızı alıp Signoria Meydanında kilisenin önüne çöküp caminin önünde içsek ne yaparlar bize diye aklımdan geçirirken demlenmeye başladım.
Bu arada değinmeden geçemeyeceğim şey şu Avrupa'nın en güzel yanlarından birisi de içkinin ucuz olması :)

Floransadaki en güzel anlardan bir tanesi de benim için gecenin bir yarısında  nehrin kıyısında Tango yapan çiftleri izlemek olmuştur. Burada da insanların eğlencesi bu işte ...Daha öncede söyledim Aşk şehrini Aşıklar şehrini Paris'ten Fransa'dan alıp İtalya'ya vermek gerekli bence :)





İtalya'da asıl hedefimiz Roma olduğundan Pisa ve Floransa atıştırmalık gibi oldu.He hiç gelmeyin demem gelin tabii.İtalya'ya kadar gelip de Pisa kulesini ve zamanın büyük merkezlerinden Floransa' yı görmeden gitmek olmaz.

En kötü peynirinizi şarabınızı alıp bir bahçeye parka meydana gider o atmosferde demlenirsiniz. Çok da güzel olur... :)



20 Temmuz 2014 Pazar

İnterbus Macerası 7. Bölüm Paris

Şehre ilk girdiğinizde Paris'e mi  girdiniz anlamıyorsunuz...Öyle kalabalık, öyle bir trafik. Hele bir de ilk indiğiniz yerde 50 cente don satılan bir yer olunca iyicene aklınız karışıyor. :)

Lakin  kolunuza yapışıp bileklik satmaya çalışan afrikalı arkadaşlardan kurtulup ressamlar tepesine çıkıp manzarayı gördüğünüzde ve o çimlere uzandığınızda ehh evet Paris'teyim galiba diyebiliyorsunuz...



Resimden çok anlamasam da Picasso'nun , Van Gogh 'un burada resim yaptığını düşünmek ayrı bir duygu yaratıyor insanda...

Ressamlar tepesinden sonra şu Eyfel Kulesini bir görelim dedik :)
Gerçekten büyüleyici bir yapı.  300 metre yüksekliğinde demirden bir kule...Geceleri de ışık gösteriyle bir başka muhteşem görünüyor.Etrafındaki meydandaki çimlerde uzanıp şarabınızı biranızı yudumlarken Eyfel'i seyretmek gerçekten de romantik.Kiminle gittiğinize dikkat edin aşık olabilirsiniz ona çünkü :) O derece yani :) 

Gerçi interbusla giderseniz Eylfele karşı şarabınızın yada biranızın yanında  ton balığı ve/veya nutella yiyebilirsiniz. - ki daha fazlasını yapan arkadaşlarımızda var :) 

Her iki türle de unutamayacağınız anılarla ayrılacağınız kesin eyfelden :) 

Bu kadar muhteşem bir yapının tarihi de ilginç aslında.Fuar giriş kapısı olarak inşa edilen yapıya dönemin ileri gelenleri ve sanatçıları sokak lambası  ve demir yığını olarak görmüşler ve kule inşaasına karşı imza toplamışlar :). İlk yapıldığında 20 yıllığına izin almış yapı.Lakin sonra yüksekliğiyle iletişimde işe yaradığı için kalmasına izin verilmiş.Günümüzde ise bildiğiniz üzere şehrin sembolü olmuş ve Parisliler arasında Demir Bayan adını almış... 





Eyfel'in sonsuz tadını aldıktan sonra Şanzelize Caddesini dolaşıp Paris sokaklarında kaybolmalıyız dedik ve gezimize başladık...
Şanzelize Caddesi tarladan bozma bir cadde olarak başlamış hayatına..Uzunca ve genişçe bir cadde...en ünlü ve pahalı markaların mağazaları var.Yani hem boyutsal olarak hem de fiyatlar açısından  bizim İstiklalin uzunu ve kalını diyebiliriz kaba bir dille .Ama en güzelde bu anlatıyor bence... Adım başı bir eğlenceye aksiyona ve sokak gösterilerine rastlayabilirsiniz.Çekinmeyin katılın hepsine.Eğleneceğinizi garanti ederim - Hem kim görecek sizi bir daha :)




Blogun amacı fotoğraf paylaşmak ve bende fotoğraf bitmez :) Lakin birazda anlatayım ne yaptık ne ettik diye di mi?

Paris ya burası...Müze dolu... Müze hastasıysanız bulduğunuza girin :) Ama en iyisi Louvre Müzesi tabii Mona Lisa'yı görmedim demezsiniz.Bir de selfie çektirirsiniz ohh tam olur... Müze çok büyük planlı programlı gidin yoksa bitmez ..he bir de dinç gidin yoksa benim gibi dur bir şeyler atıştırayım dediğiniz müzenin önündeki alanda plaj kıvamındaki çimlerde uyuyup kalırsınız Müze falan yalan olur :)

Notre Dame Katadreli de görülmesi gereken yerlerden. Ve aslında sokaklarda dolaşın bol bol.Sonra bir cafeye oturun ama turistik bir cafe olmamasına özen gösterin...

Şu kruvasanlarından deneyin.Utanmayın 3 5 tane yiyebilirsiniz :) Bir de şu nutellalı krepleri var.Ya otobüste gıdım gıdım yediğimiz de nutella orda krebin içine bol kepçeden sürdükleri de nutella lakin tat bambaşka çözmüş değilim :)

Tabii gönül ister ki şöyle Vedat Minör abimizin girdiği bir mekana girip Fransız mutfağını dibine kadar tatmak ...
Ben yapamadım umarım siz yaparsınız :) 

Dikkatimi çeken şey Paris'de cafede küllük istediğimizde yere atmamızı söylediler izmaritleri falan.Değişik gelmişti...

Hmm başka;

Paris aşk şehri aşıklar şehri diye geçiyor güya, O kadar Eyfel'in oralarda takıldım bir tanede şöyle aşkla birbirine bakan sarılan öpüşen bir çift görmedim ya :) bu konuda Roma'yı aşıklar şehri yapmalılar bence :)

Erkekleri hakkında bir yorum yapamayacağım ama bayanları güzel değil.Yani bize anlatılan güzellik de değiller.Evet çoğunun kendine has bir çekiciliği var ama Paris bu daha iyisini bekliyor insan.Eskidenmiş diyorlar şimdiki gençlik kendine bakmıyor diyorlar ama bilemicem tabii... :)) 

Uzun lafın kısası ben yine çok beğenmedim Parisi :) Eyfeli çıkar İstanbul ...Eyfeli çıkartırsan İstanbul öne bile geçer boğazıyla :)

Evet, Paris de 2 gün geçirdikten sonra sıradaki ülke İtalya.orada görüşmek üzere :)


16 Temmuz 2014 Çarşamba

İnterbus Macerası 6. Bölüm Amsterdam-Brüksel

Amsterdam, Amsterdam dediler geldik , iyi de oldu :)

Değişik bir şehirmiş Amsterdam...Yüz ölçümü olarak küçük bir şehir olmasına rağmen çok kalabalık...
O kadar ki artık evler yetmiyor, yüzen evlerde yaşıyor insanlar.Tabii bunda ev fiyatlarının çok yüksek olmasınında etkisi varmış, öyle diyorlar...

Amsterdam bir bisiklet cenneti. Ben bu kadar çok bisikleti anca yarışmalarda falan görmüştüm.Her yer bisiklet...İşe giderken okula giderken , takım elbiseli erkekler,cici cici giyinmiş kızlar...

Gerçi memleket dümdüz tabii .Gelsinler  bir de İstanbul'da binsinler bisiklete de görelim ciğerleri ne kadar sağlam :) 

Şehirde bir tanıdığınız arkadaşınız falan yoksa ve kompak bir gezi turu istiyorsanız hoponhopof turlarını kullanabilirsiniz.Aldığınız tur 24 saat geçerli ve duraklarda inip o çevredeki istediğiniz yerleri gezip bir sonraki araca binebiliyorsunuz...


İlle de görmelisin dediğim ve ille de yapmalısın dediğim şeyler olacak size...

Dam meydanına illa gideceksiniz zaten.Şehrin ünlü meydanı. Gideceğiniz mükemmel müzeler var...Ama şehir bizim ülke gibi değil turist kaynadığı için sıra olabiliyor.Onun için müze biletlerinizi bu meydan ve çevresindeki turist ofislerinden temin edebilirsiniz...

Mutlaka görmeniz gereken müze Madame Tussauds Müzesi. Van Gogh müzesini de görmelisiniz...

I am Amsterdam'a gidin diye tutturabilirler. Valla ne söyliyeyim. yani sabahın köründe falan gidip de boş bulursanız etrafını güzel bir fotoğrafınız olabilir.Aksi halde bir şeye benzemiyor. Benden söylemesi :) 

Burada mutlaka şu mor hollanda ineklerinden yapılma steak yemeli ve bira içmelisiniz...Türk lokantalarından uzak durun.Hem fiyat olarak pahalı hem de tadı tuzu yok yemeklerinin...Dediğimi yapın steak yiyin :) 



Geriye kaldı Redlight ve CoffeeShoplar...
Redlight'a utanmayın gidin .Ticaret kafası nasıl işliyor görün.Adamlar şehrin merkezindeki genelevlerini turistlik alana dönüştürmüşler resmen...Çok ayrıntıya girmicem ama ortam güzel :) Fotoğraf çekmek yasak ondan paylaşamayacağım sizinle ..Ama gidin :)

Coffee shoplara gelince esrar mantar buralardan alabiliyorsunuz. İçerisi çok duman altı oluyor ama  Amsterdam'dasınız unutmayın halka açık her yerde cigaranızı içebilir kekinizi yiyebilirsiniz.Bunun tadını çıkartın.ama çok da abartmayın.Çünkü kafalar gerçekten güzel oluyor...


Amsterdam'da kaldığımız kısa sürede ancak bu kadar gezebildim ama tadını aldım.Gidilecek ve dibine kadar yaşanacak şehirler listeme girdi.

Amsterdam'dan yine ancak 4 saat kalabildiğimiz Brüksel'e geçelim ...Burasıda bu kısa sürede la keşke daha çok kalsaydık dedirten muhteşem şehirlerden bir tanesi.
Çok bir şey yazamayacağım şehir hakkında.Mükemmel bir meydanı var.4 tarafı muhteşem binalarla çevrili.İşeyen çocuk heykeli birası ve çikolatası var :) 4 saatte anca bunlar :) fotoğraflara bakalım bakalım :)




Sonraki durağımız Paris!!! :)


13 Temmuz 2014 Pazar

İnterbus Macerası 5.bölüm Prag- Berlin

İnterbus ile yolculuğumuzun 5. ve 6 günlerini Prag'da geçiriyoruz.Otele gitmeden önceki vaktimizi yine bir tırcılar mekanında kahvaltımızı yapıp oradan da şehre akarak değerlendiriyoruz...

Bu şehirde hayat var gerçekten...Caddeler dolu.Yerlisi turisti herkes dışarıda sanki.Mimari klasik gezi boyunca alışageldiğimiz cinsten.Eski ve yeni yapılar uyum içinde.
Şehrin gezilecek görülecek bir çok yeri olmasının yanı sıra gece hayatı da ayrı bir değişik-ayrıntıya belki sonra girerim :) -
Eski şehir meydanı ve astronomik saat görülmesi gerekenlerin başında geliyor.
Eski şehir meydanının etrafında bir çok tarihi yapı vardır ve meydana açılan her sokak sizi güzel yerlere götürür garanti ederim :)
Meydanda olmanın zevkiyle oradaki sokak sanatçılarını izleyerek /dinleyerek siyah biranızı yudumlamanızı tavsiye ederim.
Tabii ki buradaki turistlik mekanlardan daha güzel biraları olan mekanlar ve hatta kendi biralarını üreten restorantlar da var.Onları da mutlaka denemelisiniz.Yemekleri ağız tadımıza pek uymasa da bira bu konuda size çok yardımcı olacaktır.

Astronomik saat ise her saat başı size canlı  ve anlamlı ir gösteri sunar.Bir çok farklı hikayesi olmasına rağmen üzerindeki figürlerin anlamları çok önemlidir ...
Elinde ayna olan: Kibir ve kendini beğenmişliği
Elinde altın kesesi olan yahudi: Açgözlülük ve faizciliği
İskelet: Gelen ölümü
Mandolin çalan Osmanlı: Keyif ve eğlenceyi sembolize eder.
Animasyonda her saat başı iskelet elindeki zili çalar,başını sallar ve bunu duyuyorsanız ölüm size yakın, geliyor der. diğer figürler de kafalarını sağa sola çevirip ölümü kabullenmezler...

Tepedeki büyük katedrali ve oraya giderken tırmanacağınız merdivenlerin zevkini de ayrıca kaçırmayın derim :)
Tabii başka gezebileceğiniz bir sürü katedral, kilise kale vs. var.Ama bu geziden edindiğim tecrübe gösteriyor ki insanın aklında kalan katedrallerin kiliselerin tarihi falan değil, duyu organlarınıza hitap edenler.Dinlediğiniz bir müzik, yediğiniz bir yemek, içtiğiniz bir bira ve ya gördüğünüz bir kız/erkek :)...
Diğer yerleri zaten gidince gezeceksiniz ya da gezdirecekler size :)



Prag' a kadar gelip de seks müzesine girmemezlik olmaz dedik girdik .Vay başımıza gelenler diyesim gelmedi mi , geldi :)

Seks olgusunun 1800 yıllardan beri hiç ilerlemediğini hatta gerilediğini bile söyleyebilirim burayı gezince.Gerçi bunu antik çağ dizilerinden de anlayabiliriz ama yine de canlı canlı şahitliğini yapmak gibi birşey bu müzemsi yeri gezmek.Ustruplu bir kaç fotoğraf paylaşmaya çalışacağım ama fotoğraftakiler hakkında yorum yapmayacağım kendiniz çözün beni konuşturmayın :)




Prag'da gece hayatına gelelim şimdi de.
Geceler de en az gündüzleri kadar çok hareketli ve kötü yoldan şaşmaya meyilliyseniz  çok da tehlikeli. Afrikalı arkadaşlar burayı da  mesken edinmişler size yasal ya da yasa dışı bir çok teklifle gelebiliyorlar.Dikkat etmekte yarar var.

He şunu da söyleyeyim not olarak :
 tecrübeyle sabittir gireceğiniz mekanlara dikkat edin , hele ki yanınızda kız arkadaşlarınız falan varsa, disco, bar diye girdiğiniz yer stipriz klubü çıkabiliyor. :) He eğlenmedik mi eğlendik...Ortam güzel miydi evet :) Fiyatlar makul sayılır mıydı evet...
Ama yine de bi sorun öyle girin içeri derim...

Eveet ..
Prag'dan sonra gelelim gezinin hayal kırıklıklarından olan Berlin'e.

Havası soğuk kendi soğuk boktan bir şehirdi harbiden. Türk gittiği yeri bozuyor sanırım diye düşünmeden edemiyor insan. Avrupa şehri demeye bin şahit ister.O bile para etmez de işte neyse...

Çok turistlik bir şehir de değilmiş zaten. Ne yaptık diye sorarsanız biraz gezdik adettendir diye sonra alışverişimizi yapıp gitar çalıp şarkı söyleyen bir sokak sanatçısını dinleyip biralarımızı yudumladık .Güzel oldu mu muhteşem oldu bence :)




Sonraki durağımız Amsterdam ve Brüksel...Görüşmek üzere :)

11 Temmuz 2014 Cuma

İnterbus Macerası 4. Bölüm Bratislava - Viyana

Evet geldik Bratislava'ya...
Gezi boyunca çok kısa süre kalıp ama acayip şekilde ayrılmama isteği duyduğum iki şehirden biri Bratislava. Maalesef çok fotoğraf da yok bu şehirden.

Küçük anadolu şehirlerine benziyor.Tabii daha düzenli... Sokaklarında karşınıza değişik hallerde ve şekilde heykeller çıkabiliyor(muş). Muş diyorum çünkü nedendir bilinmez - o muhteşem sadelikte ve güzellikle hatunların gözleri ayıramadığım için olsa gerek- ben görmedim hiç birini :)

Tekrar gidillip gezilebilecek bir yer bence...Bir çok kültürden etkilenmiş olan şehrin Hükümet Binası, Tuna nehri ve kıyısındaki Şato ve geceleri Tuna nehri kıyısındaki eğlence mekanları iyiymiş...

Ama asıl muhteşem olan hatunları :) Yanlış anlamayın Birer sanat eseri gibiler.Mona Lisayı nasıl izleyebilirse insan bu hatunları da öyle izleyebilirsin saatlerce :)
He , erkeklerinin de aşağı kalır yanı yok, onu da belirtmeden geçemeyeceğim. :)




Evet Bratislava bölümü baya zayıf kaldı, hakkını veremedim , bir daha ki gidişime umarım :)

Şimdi gelelim Viyana'ya...
Avusturyanın başkenti, ve en kalabalık şehri olmasına rağmen, şehir bana hiç de kalabalık gelmedi.

Mimarisi, şehir düzeni  muhteşem...
Şehir planlaması  böyle yapılır işte diyebiliyor bu işten en anlamayan insan bile...Güzellik detaylarda gizlidir derler ya -şeytan mıydı yoksa o :) -  Caddeleri, bisiklet yolları, kaldırımları... Çöp kutuları bile kusursuz. O kadar ki köpeklerini gezdiren arkadaşlar için bile ayrı bir çöp kutusu yapmışlar!!! Gerisini siz düşünün artık!




Gelelim şehrin ortamına:
Bu cümleyi kurmaktan hoşlanmıyorum ama  o kadar şehir gezdim ben bu kadar kasıntı bir şehir görmedim :P

Sokaklarda koşanlardan tut ta işe gidip gelenler falan hep bir şık hep bir zenginlik akıyor...İnsanların davranışları da ayrı bir kasıntı. Beni çok kastı yani şehir. Bir de pahalı , sorma :)
Kızları ,erkekleri desen onlar da vasat.
F/P da en düşük şehirlerden bir tanesi Viyana benim için... Tutmadım ben :) Tabii gidip görün , ben beğenmedim diye gitmemezlik etmeyin :P






Sonraki durağımız bu gezinin gözde şehirlerinden  Prag!!! :)






5 Temmuz 2014 Cumartesi

İnterbus Macerası 3. Bölüm- Budapeşte

16 Haziran sabahını Budapeşte'de karşılıyoruz. Konaklama yapacağımız ilk şehir. Kaldığımız otel - adı Oryantel ya da öyle bir şeydi :) - çok da iç açıcı sayılmaz. Lakin baştan söylemek gerekiyor, bu organizasyona girerken öyle çok yıldızlı otel beklentim yoktu zaten ve gezi boyunca yapılan konaklamalar beklentilerimi karşıladı diyebilirim.

Ayrıca  o kadar yorgun hissediyor ve duş alabilmek için can atıyorsunuz ki çok da önemli olmuyor otel. :) 

Otelde kısa bir moladan sonra şehre dalıyoruz.En baştan söylemeliyim.O kadar şehir gezdim :) , ilk 3 sıralamasını olmazsa olmazı bu şehir. O kadar yani :) 

Şehir Macaristan'ın başkenti bildiğiniz üzere ve Başkentliğe yakışacak bir şehir gerçekten .
Tuna nehrinin iki yanındaki Budin ve Peşte'nin birleşmesiyle oluşmuş bu şehir.
Ortam sakin. Burada kalabalık kavramı yok sanırım.Olsa da İstanbul'daki ile aynı anlamda kullanılmadığı kesin.


Tarihi yapı muhteşem bir uyum içinde.Şehrin dokusuna aykırı sırıtan bir bina görmedim. Merkezden uzaklaştıkça görüntüler biraz değişiyor tabi.Ama bence yine de bir bütünlük var şehirde.
Tuna nehri üzerindeki köprüler muhteşem.Tam 8 adet.
 -Aslanlı Köprü
-Megyeri Köprüsü
-Arpad Köprüsü
-Margaret Köprüsü
-Elizabeth Köprüsü
-Liberty Köprüsü
-Petafi Köprüsü
-Lagtmanyosi Köprüsü

Hepsinin ayrı ayrı hikayeleri tarihleri var.Ortak noktaları ise hemen hemen hepsi 2. Dünya savaşında yıkılmış,hasar görmüş ve tekrar inşa edilmişler.

Aslanlı köprünün hikeyesi ilginç:

Köprü ilk yapıldığında , mimarı William Clark , eğer köprü bittiğinde bir hata bulunursa kendini öldüreceğini söyler ve bu titizlikle köprüyü hatasız yapmaya çalışır. Gün gelip köprü bittiğinde bütün halk toplanır ve köprüde mimari ve statik açıdan bir hata bulamazlar. Lakin bir çocuk bir eksikliği görür ve Aslanların dillerini yutup yutmadığını sorar. Köprüyü süsleyen aslanları yapan heykeltıraş aslanların dillerini yapmayı unutmuştur.
Mimarın sözlerini hatırlayan heykeltıraş, Tuna nehrine atlayarak intihar etmiştir.
İşte bu ve diğer bütün köprüler Tur rehberimizin de söylediği üzere  özellikle gece ışıklandırma ile izlendiğinde muhteşem manzaralarla bir ziyafet çektirmektedir insanlara.Hele Tuna nehrinde ufak bir yat gezisi ile içkinizi yudumlarken bu manzarayı seyretmek neredeyse Boğazı seyretmek kadar iyi...Ama neredeyse :) 


Geceyi otelde mışıl mışıl! uyuyarak geçirdikten sonra Budapeşte'de son durak Kahramanlar Meydanını ziyaret ediyoruz. Opera binasının biraz ilersinde kalan meydan,Ülkenin kahramanlarının heykelleriyle süslenmiş.Turist kaynıyor.Akıllı bir meydan tasarımı :)



İşin özeti;
Şehir muhteşem.Macarlar güzel yemek yapıyorlar.Gulaş adlı geleneksel yemekleri bizim damak zevkimize çok uymuyor ama tarihi bir geçmişi var o yemeğinde ...
Şehir sakin,düzenli.İnsanlar saygılı.Bisiklet yollarına ve yayalara gösterilen saygıya İstanbul'da yaşayan biri olarak hayran kaldım. Kızları güzel.Erkekleri de güzel.
F/P olarak tek geçebileceğim şehirlerden ilki burası sanırım. :)

Gece yola çıkıp sabaha Bratislava'dayız! Orasının da ayrı bir güzelliği var ayrıntılı biçimde anlatacağım :)