Selam;
15 günlük İnterbus maceramı anlatacağım bu ara size gün gün şehir şehir.
Tabii önce nedir bu interbus onu bir anlatayım önce;
Girişimci bir arkadaş Avrupa Sanat Topluluğu adı altında bir dernek kurmuş , başvurulardan kafasına göre seçtiği :) 50-55 kişiyi bir otobüse dolduruyor ve 15 günde 15 ülke 17 şehir gibi iddalı bir söylemle size Avrupa'yı dolaştırıyor. Kısaca olay bu...Ayrıntı için www.avsat.org sitesini inceleyin derim...
Yukarıda arkadaş seçimleri kafasına göre yapıyor dedim ya, O öyle demiyor tabi, bazı kriterleri var elbette istisnaları ile birlikte.En basiti yaş sınırı ; 18-35 yaş arası arkadaşlar bu organizasyona katılabiliyor.
Şehirleri anlatmadan önce bir de kısa otobüs ortamını özet geçeyim şu otobüsle 15 gün olur mu yaaa diyen arkadaşlara:
İlk gece hariç hiç bir zorluk çekmedim otobüste, gerçi ben her yerde ve her koşulda uyuyabilen bir adamım zaten ama otobüs geneline de baktığımda zorlanan arkadaş görmedim.Hatta 5 aylık hamile bir arkadaş bile vardı ki onu burdan tekrar tekrar tebrik etmek istiyorum :)
Duş vs. gibi konuları çok da sıkıntı etmeyin bir çaresi bulunuyor. Evet her gün günde iki defa duş alamıyorsunuz ama kokmadan bitiriyorsunuz maceranızı...
Gelelim şehirlere;
14 Haziran günü Ankara'dan yola çıkan otobüsümüz misafirlerini toplaya toplaya İstanbul'a geldi akşam saatlerinde. Son misafirlerini de İstanbul'dan aldıktan sonra ki bende İstanbul'dan bindim , Selanik'e doğru yola çıktı 15 günlük yeni evimiz:
Sabah saatlerinde Selanik'e vardığımızda ilk durağımız Atatürk'ün doğduğu ve büyüdüğü ev oldu. Duygulu dakikalar yaşamak için hazırlamışken kendimi hayal kırıklığıyla doldum bir anda. Restore adı altında bildiğin boşaltmışlar evi. Hatıra ve eşya adına mutfaktaki bazı eşyalardan başka hiç bir şey yok evde.
İçinde dolaşmak bile etkiliyor adamı ama tam da moda giremiyorsunuz, ta ki arka odalardan birinde bal mumu Mustafa Kemal heykelini görene kadar,o kadar gerçekçi ki karşısında hazır ola geçip Selam çakmak geliyor içinizden...
Atatürk'ün evinden sonra yürüyerek beyaz kuleyi gördükten sonra lugatıma yeni giren ve turistik otobüslerle yapılan şehir turlarına verilen ad olduğunu öğrendiğim ve daha söylemeyi başaramadığım hop-on-hop-of turu ile şehri gezdik.Yapılabilecek güzel bir aktivite, tabi vaktiniz varsa yürüyerek keşfetmek gibisi yok şehri bunu da belirtmek isterim...
Beyaz Kule şehrin sembollerinden, Osmanlı döneminde yapıldığı söyleniyor.Şehir Bizans'a geçtiğinde beyaza boyanarak sembolik olarak vaftiz edilmiş lakin şimdi bildiğin kule işte.İstanbul'da da bol bol var...
Selanik, İzmir'e çok benziyor. Güzel bir kordonu var.sahil boyu cafeler barlar, ortam canlı yani.
Şehrin içinde dükkanların büyük çoğunluğu kapalı yalnız. Bunda pazar günü olmasının, öğle saati olmasının ve ekonomik krizin etkileri var...
Hoponhopof yaparken de göreceksiniz zaten şehir tarih ile dolup taşmış durumda.Büyük İskender'den tutun da Bizans ve Osmanlı döneminin izlerini çok net şekilde hissedebiliyorsunuz.
Selanik'te dikkat çekici bir özellik de evler.Balkonsuz ev göremedim ben. Balkon Selaniklilerin önemli yaşam alanlarından diye düşündürüyor insanı aşağıdaki gibi manzaralarla karşılaşınca...
Selanik'te insanlar yardımsever, fiyatlar uygun, etraf temiz, erkekleri ortalama , hatunları ortalamın üstünde :)
Dediğim gibi İzmir'e çok benziyor.Ben sevdim :)
3 Temmuz 2014 Perşembe
3 Haziran 2014 Salı
Kitaplığımdan - Mizah
Kitaplığımın değişik üyelerinden biri. Başlığı ;
Ünlü yazarlardan seçilmiş MİZAH hikayeleri Antolojisi.
Basım yılı 1962 ama içerik 1960 öncesine ait.
İçerik zamanın köşe yazılarının ve bazı şiirlerin toplanmış hali.
Kitabın ilk bölümü Rıfat ILGAZ a ait: Soluk soluğa başlığı uygun görülmüş bu bölüme...Okumaya doyamayacağınız şiirler var içinde :
İçiimizden biri - 1948 Yaşadıkça
Eli değnek tutar tutmaz
Çoban oldu
Sardılar sırtına bazlamayı
Onaltı yıl güne verdi karnını
Onaltı yıl koyun güttü kavalsız
İnsanlardan Ağa'yı tanır
Adını bilmez sorarsan
Hayvanlardan Karabaş'ı
YAşı yetti
Bıyığı bitti
Okundu künyesi
Gitti davulsuz zurnasız
Kitabın diğer bölümü ise Yusuf Ziya Ortaç'ın 1960 yılındaki Gün doğmadan Kitabından yazıları içeriyor...
Yazıları okuduğunuzda yine bir karşılaştırma içine girmeden yapamıyorsunuz şimdiki iktidarla Adnan Menderes iktidarını...O kadar çok benzerlik var ki:
"...
Sayın Başvekil unutuyor ki onun asfaltladığı dağlardan 500 yıl önce ,Fatüh Sultan Mehmet Cadillac'larını değil kanyonlarını geçirmişti!
-Vatan Bize borçludur! demiş sayın Başvekil...
İnsan bu inanca vardıktan sonra, artık o , gururun altın kulesindedir.Artık ona söz söylenmez. Artık ne yapsa doğru, artık ne düşünse güzel, artık ne söylese keramettir.
Ve biz artık ne yazsak yanlış, artık ne istesek haksız, ne fısıldasak suçtur artık!
Yusuf Ziya Ortaç
Ünlü yazarlardan seçilmiş MİZAH hikayeleri Antolojisi.
Basım yılı 1962 ama içerik 1960 öncesine ait.
İçerik zamanın köşe yazılarının ve bazı şiirlerin toplanmış hali.
Kitabın ilk bölümü Rıfat ILGAZ a ait: Soluk soluğa başlığı uygun görülmüş bu bölüme...Okumaya doyamayacağınız şiirler var içinde :
İçiimizden biri - 1948 Yaşadıkça
Eli değnek tutar tutmaz
Çoban oldu
Sardılar sırtına bazlamayı
Onaltı yıl güne verdi karnını
Onaltı yıl koyun güttü kavalsız
İnsanlardan Ağa'yı tanır
Adını bilmez sorarsan
Hayvanlardan Karabaş'ı
YAşı yetti
Bıyığı bitti
Okundu künyesi
Gitti davulsuz zurnasız
Kitabın diğer bölümü ise Yusuf Ziya Ortaç'ın 1960 yılındaki Gün doğmadan Kitabından yazıları içeriyor...
Yazıları okuduğunuzda yine bir karşılaştırma içine girmeden yapamıyorsunuz şimdiki iktidarla Adnan Menderes iktidarını...O kadar çok benzerlik var ki:
"...
Sayın Başvekil unutuyor ki onun asfaltladığı dağlardan 500 yıl önce ,Fatüh Sultan Mehmet Cadillac'larını değil kanyonlarını geçirmişti!
-Vatan Bize borçludur! demiş sayın Başvekil...
İnsan bu inanca vardıktan sonra, artık o , gururun altın kulesindedir.Artık ona söz söylenmez. Artık ne yapsa doğru, artık ne düşünse güzel, artık ne söylese keramettir.
Ve biz artık ne yazsak yanlış, artık ne istesek haksız, ne fısıldasak suçtur artık!
Yusuf Ziya Ortaç
Etiketler:
1960,
1962,
adnan menderes,
Mizah,
rıfat ılgaz,
siyaset,
şiir,
yazı,
yusuf ziya ortaç
26 Nisan 2014 Cumartesi
"Bu Diyar Baştan Başa-Yaşar Kemal"
Blog çöplüğünün bir parçası olan bloguma uzun aradan sonra yazıyorum. Ara uzun oldu çünkü okuduğum kitap öyle bir çırpıda değil sindire sindire okunacak türden bir kitaptı.
Yaşar Kemal'in Bu Diyar Baştan Başa adlı eserinden bahsediyorum. Bende ki 1976 yılı 3. baskısı.1950'li yıllarda İstanbul'dan Ağrı'ya ülkenin her yerini adım adım dolaşmış incelemeler ve röpartajlar yapmış, bunları da bu kitabında bir araya getirmiştir.
Kitabı okumaya başladığınızda elinizde olmadan 1950 leri ve bugünü karşılaştırmaya başlıyorsunuz ve arada öyle uçurum olmadığını, ilerlemenin 60 senelik bir ilerleme olmadığının farkına varıyorsunuz....
Sorunlar, talepler bir gıdım bile değişmemiş ,bunun farkına varıyorsunuz....
Bu kitabın bitirdikten sonraki gün 3 günlük bir Antep-Urfa-Mardin gezisine çıktım.Birazdan birkaç fotoğraf paylaşacağım o geziyle ilgili.
Tabii kısıtlı zaman ve grup ile yapılan bir gezi olmasından ötürü gördüklerim yaşadıklarım tam yansıtmıyor bu 3 şehri de.Benimkisi olsa olsa turistlik bir gezi...
Ama yine de şöyle söyleyebilirim: Şehir merkezleri güzel, insanları güzel, yemekleri güzel.... Köylerini oralarda yaşayanları bilmiyorum...
Yaşar Kemal'i bilmeyeniniz yoktur sanırım. Yine de bir özet geçmeye çalışayım kendisi hakkında:
Kürttür kendisi.Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk edebiyatçımızdır.Sosyalist bir adamdır.Nasıl bir sosyalizm sorusuna şöyle cevap vermiştir:
"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."
Yaşar Kemal'in Bu Diyar Baştan Başa adlı eserinden bahsediyorum. Bende ki 1976 yılı 3. baskısı.1950'li yıllarda İstanbul'dan Ağrı'ya ülkenin her yerini adım adım dolaşmış incelemeler ve röpartajlar yapmış, bunları da bu kitabında bir araya getirmiştir.
Kitabı okumaya başladığınızda elinizde olmadan 1950 leri ve bugünü karşılaştırmaya başlıyorsunuz ve arada öyle uçurum olmadığını, ilerlemenin 60 senelik bir ilerleme olmadığının farkına varıyorsunuz....
Sorunlar, talepler bir gıdım bile değişmemiş ,bunun farkına varıyorsunuz....
Bu kitabın bitirdikten sonraki gün 3 günlük bir Antep-Urfa-Mardin gezisine çıktım.Birazdan birkaç fotoğraf paylaşacağım o geziyle ilgili.
Tabii kısıtlı zaman ve grup ile yapılan bir gezi olmasından ötürü gördüklerim yaşadıklarım tam yansıtmıyor bu 3 şehri de.Benimkisi olsa olsa turistlik bir gezi...
Ama yine de şöyle söyleyebilirim: Şehir merkezleri güzel, insanları güzel, yemekleri güzel.... Köylerini oralarda yaşayanları bilmiyorum...
Yaşar Kemal'i bilmeyeniniz yoktur sanırım. Yine de bir özet geçmeye çalışayım kendisi hakkında:
Kürttür kendisi.Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk edebiyatçımızdır.Sosyalist bir adamdır.Nasıl bir sosyalizm sorusuna şöyle cevap vermiştir:
"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."
16 Nisan 2014 Çarşamba
Eyüp Sultan
Etiketler:
altınboynuz.,
camii,
eyüp,
eyüp sultan,
eyüp sultan camii,
haliç,
köprü,
sultan,
unkapanı
23 Şubat 2014 Pazar
Kitaplığımdan: Papağan Tüneği - Barbro Karabuda
1978 baskısıyla kitaplığımın en değerli kitaplarından olan Papağan Tüneği, isveçli yazar gazeteci olan Barbro Karabuda'nın 1970-1972 yılları arasında Şili'de Allende diktatörlüğü zamanında İsveç televizyon muhabiri olarak çalışırken tanık olduğu olayları anlattığı, okurken untandığımı hissettiren, aynı zamanda sol görüşlü olduğum için kendimle gurur duymamı sağlayan muhteşem bir kitap....
"Karabuda yalın bir dille, insanlığa nefret kusan faşizmin, bir ülkeye nasıl çöreklendiğini anlatıyor."
Gudrun Hjelte
"Karabuda yalın bir dille, insanlığa nefret kusan faşizmin, bir ülkeye nasıl çöreklendiğini anlatıyor."
Gudrun Hjelte
Kitaplığımdan : Gargantua - Rabelais
Sabahattin Eyuboğlu'nun son çeviri çalışması olan Rönesans döneminin üstadlarından Rabelais in 1973 baskısı Gargantua'yı gururla sunarım :)
Absürdlüğün son noktasıyla yazdığı romanda bir "dev"den yararlanarak kimleri yermesini kimleri yüceltmesini çok iyi becermiş olan yazar sizi de güldürecektir...
Asl olan romanı orjinal dilinde okuyabilmek olsa da Sabahattin Eyuboğlu ve ekibi de bu eksikliği olabildiğince kapatmışlar....
Absürdlüğün son noktasıyla yazdığı romanda bir "dev"den yararlanarak kimleri yermesini kimleri yüceltmesini çok iyi becermiş olan yazar sizi de güldürecektir...
Asl olan romanı orjinal dilinde okuyabilmek olsa da Sabahattin Eyuboğlu ve ekibi de bu eksikliği olabildiğince kapatmışlar....
Kitaplığımdan : Yağmur Sıcağı - Demirtaş Ceyhun
Değişik duygularla ve kafa karışıklığıyla okuduğum bir kitap Yağmur Sıcağı....1978 baskısı...
1970 lerin Türkiye!sini bir Üniversite mezunu ev hanımının aşk hayatı üzerinden analiz eden kitap içinize sindirerek okuduğunuzda uzun süre etkisinde kalacağınız türden...
Romanın yazarı Demirtaş Ceyhun toplumsal olayları irdeleyen eserlere imza atmıştır. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık mezunu olan Ceyhun İşçi Partisi üyesi idi. 2009 yılında hayatını kaybetmiştir.
1970 lerin Türkiye!sini bir Üniversite mezunu ev hanımının aşk hayatı üzerinden analiz eden kitap içinize sindirerek okuduğunuzda uzun süre etkisinde kalacağınız türden...
Romanın yazarı Demirtaş Ceyhun toplumsal olayları irdeleyen eserlere imza atmıştır. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık mezunu olan Ceyhun İşçi Partisi üyesi idi. 2009 yılında hayatını kaybetmiştir.
Etiketler:
1978,
ceyhun,
demirtaş,
işçi,
partisi,
roman toplum,
sıcağı,
yağmur,
yağmur sıcağı
Kitaplığımdan: Dik Bayır - Abbas Sayar
Abbas Sayar ; köy edebiyatı türünde eserler veren romancı ve şairlerimizdendir.
Abbas Sayar
Şiirleri çok bilinmese de romanları bir çok ödül kazanmıştır. Romanlarında orta anadolu halkının hikayelerini anlatan Abbas Sayarın elimdeki kitabı Dik Bayır'da Almanya'ya işçi olarak giden bir köyü o günün dili ve en önemli iletişimi olan mektuplarıyla anlatıyor...
Benim kitaplığımdaki Dik Bayır 1976 basımı....
Abbas Sayar
Şiirleri çok bilinmese de romanları bir çok ödül kazanmıştır. Romanlarında orta anadolu halkının hikayelerini anlatan Abbas Sayarın elimdeki kitabı Dik Bayır'da Almanya'ya işçi olarak giden bir köyü o günün dili ve en önemli iletişimi olan mektuplarıyla anlatıyor...
Benim kitaplığımdaki Dik Bayır 1976 basımı....
12 Ocak 2014 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)